TESAM “Krizler Çağı”nı masaya yatırdı

Toplum ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi (TESAM) tarafından bu yıl 9.’su düzenlenen “Krizler Çağının Başlangıcı: Ekonomik, Siyasal ve Sosyal Boyutlar” başlıklı Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, Marmara Üniversitesi ev sahipliğinde yoğun bir katılımla gerçekleşti.

TESAM “Krizler Çağı”nı masaya yatırdı
REKLAM ALANI
Yayınlama: 06.11.2025
A+
A-

Akademisyenlerden sivil toplum temsilcilerine, öğrencilerden karar vericilere kadar geniş bir kitlenin yer aldığı kongrede, dünyada giderek derinleşen ekonomik, siyasi ve sosyal krizler tüm boyutlarıyla ele alındı.

“TESAM’ın hedefi, düşünen ve sorgulayan bir gençlik yetiştirmek”

Açılış konuşmasını yapan TESAM Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yıldırım Deniz, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan krizlerin günümüzde çok daha karmaşık hale geldiğini söyledi. Deniz, “TESAM olarak amacımız, geçmişin izlerini geleceğin senaryolarıyla birleştirerek Türkiye için her alanda donanımlı gençler yetiştirmek” dedi.

Dr. Deniz ayrıca, TESAM’ın düşünce üretiminde genç akademisyenlere alan açtığını, geleceğin liderlerini bilgiyle, değerlerle ve toplumsal sorumluluk bilinciyle yetiştirmeyi hedeflediklerini ifade etti.

“Krizleri anlamak, çözümün ilk adımıdır”

TESAM Yüksek İstişare Heyeti Üyesi Prof. Dr. Arzu Al, dünya genelinde krizlerle iç içe bir yaşam sürdüğümüzü belirterek, “Bu kongre ile krizlerden nasıl çıkabileceğimizi, nasıl stratejiler geliştirebileceğimizi tartışıyoruz” dedi.

Prof. Al, özellikle ekonomik krizlerin sadece finansal değil, toplumsal güveni ve sosyal dokuyu da sarstığını belirtti. “Krizleri anlamak, çözümün ilk adımıdır. Akademik dünyanın, bu anlayışı politika önerilerine dönüştürmesi büyük önem taşıyor.” ifadelerini kullandı.

“TESİAD olarak bilimin ve gençliğin yanındayız”

Bugüne kadar TESAM’ın en büyük destekçisi olduklarını ifade eden TESİAD Başkanı Dr. Halil İbrahim Yılmaz, “TESAM kongreleri artık bir gelenek hâline geldi. Ülkemizin sorunlarını çözmek, sorgulayan ve üreten bir gençlik yetiştirmek için buradayız.” dedi. Yılmaz, bilimin rehberliğinde ilerlemenin Türkiye’nin geleceği için vazgeçilmez olduğunu vurgulayarak, “TESİAD olarak TESAM’a ve ülkemize değer katacak her projeye destek vermeyi sürdüreceğiz. Çünkü kalkınma, ancak bilgiyle mümkündür.” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’nin iki temel ekonomik hastalığı var”

Açılış konuşmalarının ardından TESAM Kurucu Genel Başkanı Dr. İlyas Bozkurt, “Türkiye Ekonomisinin Yapısal Sorunları, Reform Stratejileri ve Krizler Arasındaki İlişki” başlıklı sunum gerçekleştirdi. Türkiye ekonomisinin yapısal zafiyetlerine dikkat çeken Başkan Bozkurt, “Türkiye’nin iki temel ekonomik hastalığı vardır: bütçe açığı ve cari açık. Bu iki sorun çözülmeden kalıcı ekonomik istikrar sağlanamaz.” dedi.

“Bütçe disiplini bozuldu, faizler kronik biçimde yüksek kaldı”

Dr. Bozkurt, devletin harcamalarındaki artışın lüks, israf ve yolsuzluk gibi nedenlerle büyüdüğünü ifade ederek, “Bütçe açığı arttıkça devlet özel bankalardan ve uluslararası finans kuruluşlarından daha fazla borçlanmak zorunda kalıyor. Bu da faizlerin sürekli yüksek seyretmesine neden oluyor.” diye konuştu.

“Yapısal reformlar geciktikçe ekonomi ithalata bağımlı hale geliyor”

Bozkurt, dış ticarette yapılması gereken reformların uzun süredir ertelendiğini belirtti:

“Ülke ekonomisi ithalata dayalı bir yapıya dönüşmüştür. Cari açığın büyümesi, dış finansman bağımlılığını artırmakta, bu durum da faizlerin yükselmesine ve vadelerin kısalmasına yol açmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Üç temel alanda reform çağrısı

Dr. Bozkurt, Türkiye’nin kalıcı bir kalkınma modeli oluşturabilmesi için hukuk, eğitim ve ekonomi alanlarında köklü reformlar yapılması gerektiğini vurguladı.

Hukuk reformu kapsamında mülkiyet hakkı, yargı bağımsızlığı ve Cumhurbaşkanının tarafsızlığı ilkelerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirtti.

Eğitim reformu başlığında, mesleki eğitimin güçlendirilmesi ve nitelikli insan kaynağının artırılmasına dikkat çekti.

Ekonomik reformlarda ise bütçe disiplini, SGK ve vergi reformları, KOBİ destekleri ve teşvik sisteminin üretim temelli hale getirilmesini önerdi.

“Reform yapılmadıkça krizler tekrarlanıyor”

Türkiye’nin 1980 sonrası ekonomik dönüşümüne de değinen Bozkurt, “24 Ocak 1980 kararları ile başlayan serbest piyasa döneminde birçok reform yapılmıştı. Ancak bu reformların önemli bir kısmı sonraki yıllarda geri alındı. 2017 referandumundan sonra uygulanan başkanlık sistemiyle birlikte Merkez Bankası bağımsızlığı, yargı bağımsızlığı ve mesleki eğitim gibi kazanımlar yeniden zayıfladı.” dedi.

“Ekonomik istikrarın yolu yapısal reformlardan geçiyor”

Dr. Bozkurt konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Türkiye artık günü kurtaran tedbirlerle değil, geleceği inşa eden yapısal reformlarla yoluna devam etmelidir. Kurumsal bağımsızlık, mali disiplin ve üretim odaklı bir ekonomi modeli kalıcı refahın anahtarıdır.”

“Dünya belirsiz bir döneme giriyor”

İlk oturumun moderatörlüğünü yapan Prof. Dr. Okan Yeşilot, sözü TESAM Yüksek İstişare Heyeti Başkanı Prof. Dr. Hasan Köni’ye bıraktı.

Köni konuşmasında, “Dünya tek kutuplu düzenden çıkıyor, ama nereye gideceğini kestiremiyoruz. Türkiye, Orta Doğu’da ilk kez yapısal anlamda karar verici bir konuma geldi. Bu, büyük bir sorumluluk.” dedi. Prof. Köni ayrıca, küresel güç dengesinin yeniden şekillendiğini, bu dönemde Türkiye’nin diplomatik, ekonomik ve askeri stratejilerini denge içinde yürütmesi gerektiğini belirtti. “Belirsizlik dönemlerinde akılcı diplomasi, en güçlü silahtır.” ifadelerini kullandı.

“Teknolojiyi durduramayız”

Prof. Dr. Veysel Bozkurt, teknolojideki hızlı değişime dikkat çekerek, “Yeni bir teknoloji ürettiğinizde onu bozmak isteyecekler olacaktır ama siz durmamalısınız. Artık sermaye bile güvende değil. Korkmak yerine çözüm üretmeliyiz.” dedi. Bozkurt, teknolojik dönüşümün sadece üretim biçimlerini değil, istihdam, eğitim ve toplumsal ilişkileri de kökten değiştirdiğini vurguladı. “Yapay zekâdan biyoteknolojiye kadar birçok alanda dönüşüm yaşanıyor. Bu değişimi doğru yönetebilirsek, Türkiye geleceğin merkezinde olabilir.” diye konuştu.

“Savunma sanayi, milli gücün göstergesidir”

Korgeneral (E) Dr. Uğur Tarçın, savunma sanayinin stratejik önemine değinerek, “Savunma sanayinin gelişmişliği, bir ülkenin gelişmişliğini gösterir. Türkiye, konumu gereği güçlü bir savunma sanayi altyapısına sahip olmak zorundadır.” dedi.

Tarçın, savunma sanayindeki ilerlemenin sadece askeri değil, teknolojik bağımsızlık anlamına geldiğini vurguladı. “Kendi teknolojisini geliştiren ülke, hem ekonomik hem politik bağımsızlığını güçlendirir.” ifadelerini kullandı.

Ekonomiden tarihe, inançtan güvenliğe…

Kongrenin ikinci oturumuna başkanlık eden Prof. Dr. Arzu Al, söz alan konuşmacılarla çok yönlü bir tartışma zemini oluşturdu.

Prof. Dr. Ahmet Kesik, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülemez olduğunu belirterek, “Bir kişinin çalıştığı, beş kişinin emekli olduğu bir sistem yürümez.” dedi. Kesik, sistemin uzun vadede mali yapıyı tehdit ettiğini ve yeni nesil sosyal güvenlik modellerine geçilmesi gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, “Tarih geleceğin sayfalarını çevirmek içindir. Türk Dünyası bugün nüfus olarak altın çağını yaşıyor ama bu potansiyeli doğru yönlendirmeliyiz.” ifadelerini kullandı. Taşağıl, kültürel birliğin güçlendirilmesiyle Türk dünyasının ekonomik ve siyasi bir merkez haline gelebileceğini ifade etti.

Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu, “İnanç hayatı anlamlandırmada büyük bir destektir. Ancak artık yeni nesillere hitap edebilecek yeni yöntemler geliştirmeliyiz.” dedi. Çapcıoğlu, din ve değer eğitiminin modern iletişim araçlarıyla yeniden kurgulanmasının önemine dikkat çekti.

Son olarak Fahri Konsolos Dr. Aydın Özü, “Savaşlar planlıdır ama inovasyonu da hızlandırır. Ekonomi bireyden başlar; birey güçlüyse ekonomi de güçlüdür.” sözleriyle dikkat çekti. Özü, bireysel üretkenliğin artmasının milli ekonomiyi güçlendireceğini, girişimciliğin kriz dönemlerinde bile toplumsal dayanıklılığı artırdığını söyledi.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.